3 Mayıs 2010 Pazartesi

Taylan Ege Cingöz'den Fulya'ya...

Bir Ayazma Öyküsü (Part 2)

Previously on Ayazma: 29 Nisan'da Unna topraklarına ayak basan şanlı Ayazma'nın tek amacı 5 ay önce hezimete uğradıkları Almanya'ya gereken dersi vermekti. Bu isteklerinin ateşiyle kavrulmuş olan oyuncular, yorucu antremanları ve zorlu maçları geride bırakarak Yazarlar Şampiyonasına katılmıştı. İddialıydılar bu sefer. İnanmışlardı Şampiyonluğa ve zafere. Gururlu, başları dik gittiler intikam kokan topraklara. Gruptan namağlup yükseldiler yarı finale. Milli takımlar düzeyinde gol atamadığımız İngiltere'ye makus talihlerine yenik düşerek gol atamadılar belki ama sert İngilizlerden gol de yemediler. Nice yazarların çıktığı, nice müzisyenlerin yurdu olan Avusturya'yı mağlup ettiler tıngır mıngır oynayarak. 3 yıldır düzenlenen turnuvada yenilgi yüzü görmemiş ve 3 yılın şampiyonu olan İsveç'e 3 gol sallayıp "Sizin efsaneniz de buraya kadarmış" dediler. İsveç galibiyeti Ayazma'nın grubunu lider bitirmesi anlamına geliyordu. Aynı şekilde Almanya da diğer grubu lider bitiriyordu. Ayazma'nın yarı finaldeki rakibi ise İtalya idi. Ve Yarı final maçı saati gelmişti…

Yeni Bölüm: Turnuvaya katılan neredeyse bütün takımlara (elbetteki Almanya hariç) ses tellerinin kopmasına yaklaşana dek destek veren Ayazma, bu sempatik ve barışçıl duruşundan ötürü tribünlerin desteğini de arkasına alarak yarı finale çıkmıştı. Rakip, dünyanın en sert savunmasını yapan, catenacio'nun mücitleri İtalyanlar'dı. Catenacio, benim gözümde her zaman muhafazakar bir duruşu simgelemiştir. Ön alanda bir kişi bırak, müdafayı ve orta sahayı kalabalık tut, şansa bir gol bulursan tüm maç bunu koru. Muhafazakarlar bile daha az muhafazakardır eminim. Neyse hikayeye geri dönelim. İtalyan kanında varolan catenacio'yu İtalyan yazarlar takımı da benimsemişti elbette. Gol yollarında sıkıntı çeken Ayazma, gol de yememişti ve final umutlarını penaltılara bırakmıştı. Artık herşey, tüm kedi familyasıyla nitelendirebileceğimiz efsane kaleci Yashin'vari stiliyle Ender Özkahraman'a bağlıydı. Tüm takım panterden bozma, leopardan kırma Ender'in kurtarışlarını beklemekteydi. Ve O, üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Ayazma'nın adını finale yazdıran muhteşem iki penaltı çıkararak belki de tarihe geçiyordu. Şimdi kutlama zamanıydı çünkü Ayazma finaldeydi artık! "Ayak takımı bunlar" diye hor görülen, 7-1lik mağlubiyetler gören bir takımın mucizesiydi bu. Bu mucizeyi efsaneye dönüştürmek için önlerindeki tek engel ise Unna'ya geldiklerinden beri, aslında 5 uzun aydan beri, belki de rüyalarına hatta kabuslarına giren Almanya'ydı. 7-1lik skorun getirdiği ızdırapla bilenmişti Ayazma, Almanya'ya. Tüm planlarını Almanya'yı mağlup etmek üzerine yapmıştı yazar, çizer takımı. Çünkü bu mesele artık bir gurur meselesi haline gelmişti ve intikam en acı şekilde alnımalıydı.

Maç saati gelip çattığında tüm takımın özelliği olan neşeli, espirili hava yerini stresli bir havaya bırakmıştı. Almanların Ayazma'ya tepeden bakışları onları küstah, pis Rus düşman konumuna sokarken Ayazma'nın heyecanlı ve stresli ama bir o kadar da kendinden emin duruşu Rocky'yi andırıyordu. Maçın başlamsıyla beraber Ayazma'nın da yumrukl… pardon atakları başlamıştı. İlk yarıda gayet üstün bir oyun ortaya koymuşlar ama golü bulamamışlardı. Maçtan önce endişe duyulan en büyük konu tahmin edildiği gibi büyük bir sorun çıkarmıştı önlerine: Almanya'nın kalecisi… Futbolu seven herkesin çocukluğunda mutlaka yer etmiş olan çizgi filmin yani Benjamin'in kalecisi olan Şeker Duvar'ı andırıyordu. Bilmeyenler içinse ikiye beş bir yarmaydı da diyebilirz elbette. Şeker Duvar'ı geçemeyen Ayazma oyuncuları da maçın ikinci yarısında yorgunluk emareleriyle beraber maçın kontrolünü Almanya'ya bırakmışlardı. Ancak bu sefer devleşen Ender abi ve Ayazma müdafasıydı. Maçı gol yemeden bitiren Ayazma'nin kaptanı küçük dev adam Bağış Erten verdiği demeçte, gol yemedikleri için mutlu olduklarını söylüyor ve Almanya'nın biraz daha üstün oyun sergiledilediğini kabul ediyordu. Penaltılar da en az maç kadar çekişmeli olmuştu ve her iki taraf da birer penaltı kaçırmışlardı. Kaçıranın maçı ve şampiyonluğu hatta daha da ötesi küçük çapta olan bir savaşı kaybedeceği anlar gelmişti. Altıncı penaltıyı atacak olan Badem'in badem gözlü olmasının yanında oyunu da badem tadında olan Mustafa Kemal topun başına gelmişti. Belki de içinden, "Kale küçük, ayı büyük" deyip zamanının saçma reklamını hatırlayarak geldi topa doğru… Maalesef ki içinden geçen gerçek olup dev gibi bir Alman'ın koruduğu küçücük kaleye topu sokamayınca arkadaşarını hit şarkısıyla teselli ediyordu: "Sen ağlamaaaaa bir damla göz yaşın yeteeeeer"… Herşey buraya kadardı. Almanların kendi evlerinde oynadıkları turnuvada kupayı kaldırmalarının ardından teselli ödülleri olan gümüş madalyalarını boyunlarına takan oyuncular "Yenildik ama gururluyuz. Bu takım bize 5 ay önce 7 gol atmıştı. Bugün biz onların analarından emdikleri sütleri burunlarında getirdik. Ama tecrübesizdik ne yazık ki. Önümüzdeki turnuvalara bakacağız artık." diyerek herkesin an geldiğinde futbolcu tribine girebileceğini gözler önüne seriyorlardı. Moraller belki bozulmuştu ama ortada kazanılan bir gurur da vardı. Mağrur duruşunu kaybetmeden yenilmişti kahraman Ayazma. Her epik hikaye de mutlu sonla bitecek değil elbet. Bizimkinin sonu biraz trajik bitti ama Ayazma'dan beklenen de sıradanlığı aşmasıdır öyle değil mi?

Mıkı'yla beraber havaalanına gittiğimizde provaya başlamıştık: "Sen şampiyooon olmasan daaa kupaları almasan daaa..." diyerek. Gerçekten de -her zaman olduğu gibi- Türkiyeli yazar çizer takımı kupayı alamasa dahi şampiyonluğu çoktan kazanmışlardı bizim gözümüzde. Hikayeyi boşuna Rocky'ye benzetmedik ki en başında. Rocky 6'da da favori olan rakibinin karşısına çıkan Rocky tüm inancına, azmine ve desteklere rağmen karşılaşmayı kaybediyordu ama izleyenlerin sevgisini ve saygısını kazanıyordu. Tıpkı Ayazma gibi. Belki bizler dökülmedik sokaklara ama uçaktan indikten sonra gözlerinizde gördüğümüz o buruk sevinçleri ve boynunuzdaki gümüş madalyayı (gerçi ben yalnızca Alpay Erdem'in boynunda gördüm, olimpiyatları kazanmış bir güreçşi gibi çıkmıştı o kapıdan) görenler mutlaka sizin için bağırırlardı sesleri kısılıncaya dek: "Çok Yaşa AYAZMA!!!"

-FIN-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder